top of page

ESERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINI MENETME HAKKI & ESER SAHİBİNİN ZİLYED VE MALİKE KARŞI HAKLARI

  • hilalyurthy
  • 8 Ağu 2022
  • 20 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 3 Ağu 2023



ESERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINI MENETME HAKKI

(ESERİN BÜTÜNLÜĞÜNÜN KORUNMASINI İSTEME)

&

ESER SAHİBİNİN ZİLYED VE MALİKE KARŞI HAKLARI

(ESERİN ASLINA ULAŞMA – ESERİN İMHA VE TAHRİP EDİLMESİNİ ÖNLEME - TEŞHİR HAKKI)


A. GİRİŞ

Bir fikri ürün üzerindeki hakların fikir ve sanat eserleri hukuku uyarınca özel hükümlerle koruma altına alınması, söz konusu ürünün “eser" olarak kabulüne bağlıdır.

5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'nun 1/B-a maddesinde ancak, sahibinin hususiyetini taşıyan ilim ve edebiyat, musiki, güzel sanatlar veya sinema eserlerinden oluşan fikir ve sanat mahsullerinin eser niteliğini haiz olduğu belirtilmiştir.

Eser sahibi eseri bizzat meydana getiren kişi olup, eser bakımından mali ve manevi hakları eserin yaratılmış olması ile birlikte kendiliğinden iktisap eder.

Eser sahibinin esere ilişkin hak iddiaları bakımından gerektiğinde kişilik hukukundan doğan haklara da dayanabileceği tartışmasız olmakla birlikte Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında, eser sahibinin eser üzerindeki hakları detaylı olarak düzenlenerek, bir takım yaptırımlar ile de desteklenerek icra kabiliyetini haiz mali ve manevi hak başlıkları kapsamında koruma altına alınmıştır.

Bu yazıya konu olan, eser sahibinin, “eserin bütünlüğünün korunmasını isteme”, “eserde değişiklik yapılmasını önleme”, “eserin aslına ulaşma” hakları ise 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında, eser sahibine tanınmış olan manevi haklar arasındadır.


B. ESER SAHİBİNİN MANEVİ HAKLARI

Manevî hak, fikri mahsulün gayrimaddî nitelik arz eden yönünü ve eser ile onu meydana getiren arasındaki kişisel münasebeti ifade etmek için kullanılan bir hukukî terimdir.[1] Manevi haklar, eser sahibinin ekonomik çıkarlarından bağımsız olarak ve daha ziyade şahsi, sosyal, kültürel tatmine hizmet eden, eser sahibinin eserle olan manevî bağlarına ilişkin haklardır.

Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında ise manevi hakkın ne olduğuna ilişkin bir tanım yapılmamış; yalnızca bu hakların nelerden ibaret olduğunu sayma yoluna gidilmiştir. Eser sahibine tanınan manevi haklar, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 13. maddesi uyarınca düzenlenmiş olup; kanuni koruma aynı maddenin ikinci fıkrası gereği eserin bütününü ve parçalarını kapsar niteliktedir.

Bu hakların doğumu herhangi bir ehliyet şartına da bağlı değildir. Ancak anılan manevi hakların kullanılabilmesi için mümeyyiz olmak gerekmektedir.[2]

5846 sayılı FSEK, Eser sahibinin manevî haklarını 14, 15, 16 ve 17’nci maddelerde düzenlemiş olup bunlar; i) Umuma sunma, ii) Adın belirtilmesi, iii) Eserde değişiklik yapılmasını önleme, iv) Eserin aslına ulaşma, v) Teşhir, vi) Tahrip etmeyi önleme haklarıdır.

FSEK, madde 14’te umuma sunma hakkı, madde 15’te ise adın belirtilmesi hakkı düzenlenmiş olup; bu yazının konusu olan, “eserin bütünlüğünün korunmasını isteme”, “eserde değişiklik yapılmasını önleme”, “eserin aslına ulaşma” hakları madde 16 ve 17’de düzenlenmiştir.

Madde 18 ve 19’da ise manevi hakların kullanımına ilişkin esaslar, işçi-işveren ilişkisi, mirasçılık, eser sahibinin ölümünden sonra manevi hakların kullanımına ilişkin süreler gibi detaylar tanzim edilmiştir.

FSEK md. 57/I'de maddi mal üzerindeki şahsi veya ayni haklar ile bu malda cisimlenmiş eser üzerindeki fikri hakların birbirinden bağımsız olduğu belirtilmiştir. Buna göre, asıl veya çoğaltılmış nüshalar üzerindeki mülkiyet hakkının devri, aksi kararlaştırılmış olmadıkça, fikri hakların devrini ihtiva etmemektedir. Fakat eşyanın tabiatı gereği, eseri üzerinde cisimlendiği maddi maldan fiziksel olarak ayırmak mümkün değildir. Bu nedenle maddi mala bir ayni veya şahsi hak sebebiyle zilyet olup onu hakimiyeti altında bulunduran kimse, bu maddi malda beliren eser üzerindeki fikri haklara riayet etmek ve bu hakların kullanılmasına imkan vermek zorundadır. Eser sahibinin bu konudaki yetkileri, eserden faydalanma yetkisi ve eserin bütünlüğünü koruma yetkisi olmak üzere iki ana başlık altında toplanabilmektedir.[3]

B.1. ESERİN BÜTÜNLÜĞÜNÜ KORUMA HAKKI

Hegel’in Hukuk Felsefesi isimli eserinde bahsetmiş olduğu, doktrinde Kişilik Teorisi olarak anılan ve kıta-Avrupası Hukukundaki manevi haklar doktrinine temel teşkil etmekte[4] olan teoriye göre mülkiyet bireyin kişiliğinin bir uzantısıdır ve mülkiyete yapılacak her müdahalenin o bireyin kişiliğine müdahale olduğu anlamına gelmektedir. Fikri mülkiyet doktrinine esas teşkil eden Hegelci bu bakış açısına göre eser kamuya sunulduktan sonra da yaratıcısının kişiliğinin devamı olmaya devam eder ve bu sebeple yaratıcı, eserin daha sonraki akıbetine karar verebilmelidir.[5]

Söz konusu bakış açısının yerel mevzuatta yansımasını Fikir ve Sanat Eserleri Kanununda görmek mümkündür. Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 13.maddesinin 2. Fıkrasına göre eser sahibinin esere ilişkin hususiyeti eserin yalnızca bütününde değil; her bölümünde, her ayrıntısında kendini göstermektedir. Bu nedenle eser, şekil ve içerik olarak bütünlük arz etmektedir.

Bununla birlikte doktrindeki görüş birliğine göre Eser sahibinin adı dahi eserin bütünlüğüne dahildir. [6] Neticeten FSEK’e göre fikir ve sanat eserleri, eser sahibinin adı, eserin adı ve muhtevası ve şeklinden oluşan bir bütün teşkil etmektedir.[7] Dolayısıyla eserde yapılabilecek herhangi bir değişiklik sonucu eserin biçim ve içerik bütünlüğü bozulabilecek; eser sahibinin hususiyeti yitirilebilecektir.[8]

Yaratıcısının kişiliğinin devamı olan ve bu nedenle hususiyet unsurunun ancak eserin bütün halinde muhafazası sağlandığında korunmasının mümkün olacağı esere ilişkin bu hakkın kanun maddesi ile düzenlenerek korunmasında eser sahibinin menfaati olduğu açıktır. Eser sahibinin söz konusu menfaatini korumak maksadıyla eserin bütünlüğünü koruma hakkı, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 16. maddesinde “Eserde Değişiklik Yapılmasını Menetmek” başlığı altında kendine düzenlenme alanı bulmuştur. Bahsi geçen Kanun maddesi şu şekildedir:

Eserde değişiklik yapılmasını menetmek:

Madde 16 – Eser sahibinin izni olmadıkça eserde veyahut eser sahibinin adında kısaltmalar, ekleme ve başka değiştirmeler yapılamaz.

Kanunun veya eser sahibinin müsaadesiyle bir eseri işliyen, umuma arzeden, çoğaltan, yayımlıyan, temsil eden veya başka bir suretle yayan kimse; işleme, çoğaltma, temsil veya yayım tekniği icabı zaruri görülen değiştirmeleri eser sahibinin hususi bir izni olmaksızın da yapabilir.

(Değişik: 21/2/2001 - 4630/9 md.) Eser sahibi kayıtsız ve şartsız olarak yazılı izin vermiş olsa bile şeref ve itibarını zedeleyen veya eserin mahiyet ve hususiyetlerini bozan her türlü değiştirilmeleri menedebilir. Menetme yetkisinden bu hususta sözleşme yapılmış olsa bile vazgeçmek hükümsüzdür.

Eser sahibinin hususiyetinin sadece eserin bütününde değil parçalarında ve ayrıntısında kendisini gösterdiği ve bu nedenle, esere eser sahibinden izin almaksızın müdahalede bulunulması, eserin sahibinin hususiyetini yitirmesine sebep olabileceğinden; eserde yapılacak bazı değişiklikler izinsiz değişiklikler eser sahibinin ününü ve şerefini de zedeleyebileceğinden “eserin bütünlüğünün korunmasını isteme hakkı”na yönelik koruma maddenin birinci fıkrasında düzenlenmiştir.

Nitekim maddenin birinci fıkrası; düzenlemenin esas amacını ortaya koymak üzere; eser sahibinin kişiliğinin devamı niteliğinde olan ve bir bütün halinde hususiyetini yansıtan eserin; hususiyet unsurunu ve kişiliğini kaybetmesini önlemek adına eser sahibi dışında üçüncü kişilerin tamamına, eser sahibinin izni olmadıkça eserde ve eser sahibinin adında kısaltmalar, eklemeler ve başka değişiklikler yapmayı yasaklamıştır.

Şüphesiz ki bu maddeye göre; manevi hakların esas koruma alanı, yaratıcının mali haklarını üçüncü kişilere devrettiği haller olduğundan, eserin mali hakları devredilmiş olsa dahi, mali hakların maliki olanlar da eserde değişiklik yapılmasından men edilmiştir. Eser sahibinin eserin mülkiyetine sahip kimseye karşı da eserin değiştirilmesini men yetkisi mevcuttur. Zira eser sahibinin hakkı öncelikli olup, mülkiyet hakkından üstündür.[9]

Öyle ki Yargıtay eserde değişiklik yapılmasına cevaz vermediği gibi, eseri bozar şekilde yorumlamayı da manevi hakkın ihlali saymıştır.[10]

Doktrindeki baskın kanaate göre ikinci fıkrada bahsedilen zorunluluk olgusu, çıkarların dengelenmesi bakımından her somut olay bakımından ayrı ayrı incelenmelidir. Eserin yaratıcı eşsizliği ve sanatsal derecesi de dikkate alınmalıdır. Buna göre; bir gazete makalesinin bir iki cümlesinin kısaltma maksadı ile çıkartılması kabul edilebilirken, edebi açıdan yüksek değerdeki bir şiirin tek bir kelimesi dahi çıkartılamayacaktır.[11]

Keza imha ve tahrip de eseri değiştirme anlamına geldiğinden, yine sadece eser sahibine ait yetkiler olup, üçüncü kişilerce veya eserin mali haklarına sahip kişilerce gerçekleştirilmeleri ancak eser sahibinin iznine bağlı olarak mümkün olabilmektedir. FSEK madde 16’ya göre asıl malik, esere zarar veremez ve eseri tahrip edemez. Böylece malikin, eşya hukukundan doğan mülkiyet hakkında, eser sahibi lehine sınırlama getirilmiştir. Ancak doktrine göre bu kural mimari eserlerde sorun yaratabilmektedir.[12]

· Eser Sahibinin İzni ve Zorunluluk Halleri (16/2)

Öte yandan birinci fıkrada belirtilen durumun iki istisnası mevcuttur: Eser sahibi, eserin mali haklarını devrettiği kimselere eserde değişiklik yapılması yetkisini de tanıyabilir veya devredilen hakkın niteliği gereği eserde değişiklik yapılması zorunlu olabilir. (FSEK md.16/2)

Bu halde maddenin ikinci fıkrasında sayılan bir kısım mali hak sahipleri, mali hakka konu olan; işleme, çoğaltma, temsil veya yayımlama tekniğinin zorunlu kılması halinde eser sahibinden izin almaksızın gerekli değişiklikleri yapabilir. Eserde yapılan her değişiklik eser sahibi tarafından yasaklanamaz. Keza işleme ve çoğaltma gibi durumlarda eserin belirli bir ölçüde değiştirilmesi söz konusu olabilir.[13] Nitekim doktrinde bazı görüşlere göre; “işleme” veya “temsil” gibi bazı mali hakların devri zaten doğal olarak devir kapsamında eserde değişiklik yapma yetkisini de içermektedir.[14]

Eser sahibi, işleme ve çoğaltma haklarını bir başkasına devretmiş ise bu tür değişikliklere karşı çıkamaz. Yargıtay’ın görüşüne göre eserde değişiklik yapılmasına ilişkin hak, eserin çoğaltılmış nüshalarına, hatta özel ve sınırlı sayıdaki basılara uygulanamaz.[15]

Yine doktrinde bu konuda belirtilen bir görüşe göre; eser üzerindeki değişiklikleri menetme hakkı, özellikle işleme hakkıyla beraber düşünülmelidir. Bir mali hak olan işleme hakkının devredildiği durumlarda, değişikliği menetme hakkının bir ölçüde sınırlanacağı açıktır. Örneğin, sinemaya uyarlanması için izin verilen bir romanda değişiklik yapılması veya tercüme edilmesi için sözleşme yapılan eserde yapılacak değişiklikler, eser sahibinin manevi haklarına saldırı olarak kabul edilemez.[16] Almanya’da ise film ve filmlerde kullanılan materyaller için ayrı bir hüküm getirilmiştir. Buna göre, eser sahibi bu haklarını sadece eserin büyük ölçüde çarpıtıldığı hallerde ve yapımcının menfaatlerini dikkate alarak kullanabilir. Keza Fransa’da bu hak, yazılım söz konusu olduğunda sadece yaratıcının şeref ve itibarını zedeleyen hallerle sınırlanmıştır. [17]

Bilgisayar programları için ayrıca doktrinde belirtilen bir görüşe göre ise, bilgisayar programlarının bütünlüğünü koruma ve değişiklik yapılmasını önleme yetkisinin tanınması, bu programların işlevselliğini önemli ölçüde sınırlandıracağından, bu yetkinin bilgisayar programını geliştiren eser sahibine verilemeyeceği veya önemli oranda sınırlandırılması gerekeceği kabul edilmektedir. Bilgisayar programının işlevini yerine getirmesi için zorunlu olmadığı halde bilgisayar programında değişiklik yapılması, eser sahibinin manevi hakkının ihlali olarak değerlendirilmelidir. Nitekim Fikir ve Sanat Eserleri Kanununda, 38. maddesinde eser sahibinin bu hakkına önemli bir sınırlama getirmiş ve bilgisayar programını hukuki yollardan edinen kişiye programdaki hataları düzeltme ve kullanılması için gerekli olması koşuluyla işleme hakkı tanımıştır.[18]

Mimari eserlerde ise, eserde değişiklik yapılmasını men yetkisi son derece kısıtlı olup, ancak mimarın şahsiyet hak ve menfaatlerinin ağır bir biçimde ihlali halinde söz konusu olabileceği kabul edilmelidir.

· Haktan Feragat (16/3)

Kural olarak manevî haklardan sözleşmeyle önceden vazgeçme geçersizdir: Manevî haklar tekelci nitelikte olup, herkese karşı ileri sürülebilen mutlak haklardandır ve manevî haklar, eser sahibi hayattayken veya ölümünden sonrası için devredilemez, feragat edileme, hukukî işlemlerle sınırlandırılamaz.[19]

FSEK 16. maddenin 3. Fıkrasında ise; eser sahibi eser üzerinde değişiklik yapılmasına kayıtsız şartsız izin verilmesi hususu değerlendirilmiş olup, eser sahibinin yasaklama yetkisinden önceden feragat etmesi de hükümsüz olacağı ifade edilmiştir.

Söz konusu haktan sözleşme yoluyla feragat edildiğini ihtiva eden kayıtsız şartsız değişiklik yapma yetkisinin devredildiği sözleşmelerin mevcut olması halinde; yapılan değişikliklerin eser sahibinin şeref ve haysiyetine saldırı teşkil ediyorsa, bu durumda eser sahibinin -daha önce değişikliğe kayıtsız şartsız izin vermiş olsa bile- eserin değiştirilmesini men hakkının mevcut olduğu belirtilmiştir. Nitekim üçüncü fıkraya göre ise önceden yazılı olarak izin verilmiş olsa dahi şeref ve itibarını zedeleyen veya eserin mahiyet ve özelliğini bozan her türlü değişiklikleri menedebilir.

Buradaki men yetkisi, esere dolaylı her türlü müdahaleyi de men yetkisi verir. Mesela, şiirinin bir aşk şiirleri antolojisinde yayınlanması için anlaşma yapan şair, daha sonra şiirinin pornografik resimlerle bezenmiş bir kitaba konulduğunu öğrenirse, FSEK md. 16/3 hükmüne dayanarak eserin mahiyet ve hususiyetini bozan bu müdahalenin men’ini talep edebilir.[20]

Eserin değiştirilmesini men hakkından tümüyle feragat edildiğine ilişkin kayıtların hükümsüz olmasının yanı sıra, değişiklik izni bakımından Yargıtay, FSEK Madde 52’de belirtilen, mali hakların devrindeki yazılılık şartını, burada da aramıştır.[21] Bu yetkinin kayıtsız şartsız devri mümkün değildir. Sınırların belirlenmesi gerekir. Yargıtay’a göre eser üzerinde herhangi bir değişiklik yapılması konusunda üçüncü kişilere izin verme yetkisine sahip olan eser sahibi, bu izni yazılı olarak vermelidir. [22] Verilen izin yalnızca haklı sebeplerle geri alınabilir. Eser sahibinin şeref ve haysiyetinin zedelenmesi de bir haklı sebeptir. [23] Neticeten maddenin üçüncü fıkrasına göre üçüncü bir kişi yazılı izin almış olsa dahi, eser üzerinde eser sahibinin şeref ve itibarını zedeleyecek değişiklikler yapamayacaktır.


· Hakkın Kullanılması

Bu hakkın doğumu herhangi bir ehliyet şartına bağlı değildir. Ancak anılan manevi hakların kullanılabilmesi için mümeyyiz olmak gerekmektedir.

Manevi hakları kullanma yetkisi, eser sahibi hayatta ise yalnızca eser sahibine aittir. Bir eserin bütünlüğünün korunmasını isteme hakkı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında münhasır olarak eser sahibine ait olup Medeni Kanun kapsamında da kişisel bir haktır. Öte yandan kural olarak manevi haklar miras yoluyla intikal etmemektedirler, ölüme bağlı ya da sağlar arası işlemlere konu olmamaktadırlar. Manevi haklar münhasıran eser sahibine bağlı haklar olduğundan, eser sahibinin ölümüyle bu hakların da sona ereceği genel olarak kabul edilmektedir. Ancak bu temel ilke FSEK kapsamında nispeten yumuşatılmıştır.

Manevî haklar eser sahibinin kişiliği ile daha yakından ilgili olduğundan, bu hakların kullanılması, korunması, devredilmesi ve çeşitli tasarruflara konu edilmesi bakımından farklı bir rejime tabi tutulması gerekmiştir. Bu yüzden, Kanun koyucu, bu hakların kendisinin değil sadece “kullanılmalarının” devredilmesi ve miras yoluyla intikaline cevaz vermiştir.[24]

Bu itibarla teknik olarak Türk Hukukunda manevi haklar mirasla geçmemekte, ancak FSEK m.19 uyarınca, belirli ölçüde eser sahibinin mirasçıları tarafından da kullanılmaktadır.[25]

FSEK madde 19’da ise eserin korunmasına bağlı olarak kanunî yetkilendirme söz konusudur, FSEK m. 19 ile manevî hakların - kendisinin değil fakat – kullanılması yetkisi verilmektedir. Yakınların hakkı olarak da adlandırılan bu yaklaşıma göre manevi haklar terekeye dahil olmamakla beraber, eser sahiplerinin yakınlarına bağımsız bir hak bahşetmektedir.

Nitekim FSEK madde 19’un birinci fıkrasında eser sahibinin yakınlarının kimler olduğu sayılarak belirtilmiştir:

b) Hakları kullanabilecek kimseler:

Madde 19 – Eser sahibi 14 ve 15 inci maddelerin birinci fıkralariyle kendisine tanınan salahiyetlerin kullanılış tarzlarını tesbit etmemişse yahut bu hususu her hangi bir kimseye bırakmamışsa bu salahiyetlerin ölümünden sonra kullanılması, vasiyeti tenfiz memuruna; bu tayin edilmemişse sırasiyle sağ kalan eşi ile çocuklarına ve mansup mirasçılarına,ana - babasına, kardeşlerine aittir.

(Değişik: 21/2/2001-4630/12 md.) Eser sahibinin ölümünden sonra yukarıdaki fıkrada sayılan kimseler eser sahibine 14, 15 ve 16 ncı maddelerin üçüncü fıkralarında tanınan hakları eser sahibinin ölümünden itibaren yetmiş yıl kendi namlarına kullanabilirler.

Eser sahibi veya birinci ve ikinci fıkralara göre salahiyetli olanlar, salahiyetlerini kullanmazlarsa; eser sahibinden veya halefinden mali bir hak iktisap eden kimse meşru bir menfaati bulunduğunu ispat şartiyle, eser sahibine 14, 15 ve 16 ncı maddelerin üçüncü fıkralarında tanınan hakları kendi namına kullanabilir.

Salahiyetli kimseler birden fazla olup müdahale hususunda birleşemezlerse; mahkeme, eser sahibinin muhtemel arzusuna en uygun bir şekilde basit yargılama usulü ile ihtilafı halleder.

(Değişik: 1/11/1983 - 2936/2 md.) 18 inci madde ile yukarıdaki fıkralarda sayılan salahiyetli kimselerden hiçbiri bulunmaz veya bulunup da salahiyetlerini kullanmazlarsa yahut ikinci fıkrada belirlenen süreler bitmişse, eser memleketin kültürü bakımından önemli görüldüğü takdirde, Kültür ve Turizm Bakanlığı 14, 15, 16 ncı maddelerin üçüncü fıkralarında eser sahibine tanınan hakları kendi namına kullanabilir.

Buna göre eser sahibi Kanun’da kendisine tanınan yetkilerin kullanılış tarzlarını tespit etmiş ise öncelikle eser sahibi tarafından belirlenmiş bu kişi veya kişiler Kanun tarafından tanınmış manevi hakları kullanabileceklerdir. Eğer eser sahibi, manevi hakları kullanabilecek bu kişileri tespit etmemiş ise bu hakları sırası ile; i) vasiyeti tenfiz memuru, ii) vasiyeti tenfiz memuru da tayin edilmemiş ise, eser sahibinin sağ kalan eşi ile çocukları ve atanmış mirasçıları ve iii) eser sahibinin annesi, babası ve kardeşleri kullanabileceklerdir

Eser sahibi, 14/1 ve 15/1. maddelerdeki Eseri Kamuya Sunma ve Adın Belirtilmesine ilişkin manevi hakların nasıl ve kim tarafından kullanılacağını, eğer ölümünden önce veya ölüme bağlı bir tasarrufla belirlememişse, bu haklar öncelikle vasiyeti tenfiz memuru tarafından kullanılır. Tenfiz memuru tayin edilmemişse, bu yetki sağ kalan eşi ile çocuklarına ve mensup mirasçılarına; ana-babasına ve kardeşlerine aittir. Bu kişiler, bu hakları eser sahibinin yakınları sıfatıyla kullanırlar.

Manevî haklar terekeye dâhil olmadıkları için bir esere saldırı olduğu takdirde mirasçıların, bu saldırının kaldırılması (tecavüzün ref’i), önlenmesi ya da tazminat davasını (FSEK m. 66 vd., 69, 70) açıp açamayacakları tartışmalıdır. “yakınların hakkı teorisi”- ne göre FSEK m. 19’da sayılan kişiler, aynı maddede öngörülen şartlar çerçevesinde hukuk davalarını açabilirler. Yakınların hakkı kuram, manevi hakların terekeye dâhil olduğu görüşüne dayanmamakta, yakınlara bağımsız bir hak bahşetmektedir.[26]

Öte yandan eser sahibi, sağken madde 14 ve 15’de sayılan manevi hakları kullanma yetkisini üçüncü bir kişiye bırakabileceği gibi, ölüme bağlı bir tasarrufla da bu haklarının kullanılmasını (örneğin eseri yayma hakkını) üçüncü bir kişiye bırakabilmekte[27] ise de, FSEK madde 16 kapsamında düzenlenmiş olan hak bakımından; eser sahibinin manevi haklarını kullanması konusunda başkasını yetkili kılabilmesi mümkün değildir.

Eserin mali haklarından bir kısmını devralan kişiler de, yakınların sessiz kalması ve meşru bir menfaatlerini ispat etmek koşuluyla manevi hakları kullanabilirler.

Son olarak mali hak sahiplerinin manevi hakları kullanabilmesi için iki şart aranmaktadır, birincisi eser sahibinin veya kanunda sayılan diğer kimselerin bulunmaması ya da hakları kullanmaması, ikincisi ise mali hak sahibinin meşru bir menfaati bulunduğunu ispat etmesidir.

Sırasıyla ilgili manevi hakları kullanabilecek kimse bulunamazsa veya bulunmuş olsa bile eser sahibinin ölümünün üzerinden 70 yıl geçmiş ise, sözü edilen manevi hakları kullanma yetkisi Kültür Bakanlığı’na geçecektir.

· İştirak/ Müşterek Eser Sahipliği

Müşterek eser sahipliğinde, her eser sahibi meydana getirdiği eser üzerinde münhasır olarak değişiklik yapılmasını önleme hakkına sahip olduğu gibi, müşterek eserin üzerinde de bu değişikliğin yapılmasına engel olabilir. Müşterek eser sahiplerinden birinin, birlik iradesine aykırı bir şekilde müşterek eserde değişiklik yaparak diğer eser sahiplerinin manevi haklarına tecavüz edecek şekilde manevi haklarını kullanmasına yasa olanak vermemektedir.

Müşterek eserde değişiklik yapılması için kural olarak diğer eser sahiplerinin onayını alması gerekmekte olup için aciliyeti nazara alındığında bu onay olmadan gerekli tedbirleri alabilir. Burada üzerinde durulması gereken diğer bir durum ise, müşterek eserde değişiklik yapmasıdır.

Değişiklik yönünde iradesi olmayan diğer eser sahibi ve/veya sahipleri, eseri değiştiren bu eser sahibi ve/veya sahiplerine karı, manevi haklarının ihlal edilmesi nedeni ile dava ikame edebilirler.

İştirak halinde eser sahipliğinde ise her ne kadar adi şirkete ilişkin hükümler uygulansa da ve iştirak halinde meydana getirilen eser üzerindeki hakları birlikte kullanmak zorunda olsalar da eser sahiplerinden biri eserde değişiklik yapılması halinde tecavüzün önlenmesi için gerekli tedbirlerin alınması için mahkemeye başvurabilir. Keza FSEK m. 10/II gereği birliğin çıkarlarını korumak için her eser sahibinin birliği temsil yetkisi vardır. Müşterek eser sahipliğinde olduğu gibi, iştirak halinde eser sahipliğinde de eser sahiplerinden birinin tek başına aldığı ya da oybirliği değil de oy çokluğu oluşturacak şekilde birden fazla eser sahibinin aldığı bir karar ile iştirak halinde eserin değiştirilmesine olanak yoktur. Keza bu durumda da bu yönde iradesi olmayan diğer eser sahiplerinin manevi haklarının ihlali söz konusu olacaktır.[28]

· Süre

Türk Hukukunda mali haklardan farklı olarak, manevi haklar süreyle sınırlandırılmamıştır.[29] Malî haklar hakkındaki eser sahibinin ölümünden sonra yetmiş yıl hükmü (FSEK m.27) manevî haklara kıyasen uygulanmaz. Manevi haklar, kişiye sıkı sıkıya bağlı haklar olduğundan, ölümle sona ererler. Ölüm halinde ise önce madde 19’da belirtildiği üzere yakınların tükenmesinden sonra yetki resmi kuruluşa geçer[30]

Hakların kullanımı bakımından her ne kadar süre sınırlaması bulunmasa da; Yargıtay hakkın kötüye kullanılması yasağını esas alarak, sessiz kalmak suretiyle hak kaybının söz konusu olacağına ilişkin emsal nitelikte içtihatlar ortaya koymuştur.

Yargıtay’a göre eser sahibi uzun süre ses çıkarmadığı takdirde, eserde değişiklik yapılmasını men yetkisine dayanması hakkın kötüye kullanılması (MK md. 2) teşkil edeceğinden, artık men yetkisini kullanamaz.

Bahsi geçen içtihada göre Yargıtay, “Sessiz Kalmak Suretiyle Hak Kaybı” ilkesini FSEK kapsamındaki haklar açısından da kabul etmektedir: “Sonuç olarak, somut olayın özelliği itibariyle davacının eserde izni olmadan ekleme ve değiştirme yapılamayacağı şeklindeki iddiası, yukarıda özetlenen duruma göre MK. 2/2 fıkrasında yazılı hakkın kötüye kullanılması olarak görüldüğünden kabul edilmemiştir.” [31]

· Hakkın Korunması

Eserde yapılacak haksız değişikliklere karşı, eser sahibi hukuk ve ceza davalarıyla korunmaktadır.. Eser sahibi hakkın ihlali nedeniyle tazminat davası açacabileceği gibi, FSEK özel hükümleri kapsamında düzenlenmiş olan Tecavüzün ref’i, tecavüzün men’i davalarını açabilmekte FSEK madde 71 kapsamında cezai yaptırımların uygulanması talebiyle şikayette bulunabilmektedir.

Bu davalar eser sahibi tarafından hayatı boyunca açılabilmektedir. Eser sahibinin ölümünden sonra ise yetmiş yıl içinde meydana gelen tecavüzlere karşı FSEK md. 19’da belirtilen kişiler tarafından kendi namlarına da açılabilmektedir. Ayrıca eser sahibi veya haleflerinden mali bir hakkı devralmış olup meşru bir menfaati bulunduğunu ispat eden şahıslar da mali hakkın koruma süresi içinde dava açabilmektedirler. Keza koşullarının oluşması halinde de Kültür ve Turizm Bakanlığı dava açma yetkisine sahiptir.

FSEK md. 67’de düzenlenen tecavüzün ref’i davası ise eserde haksız olarak değişiklik yapılmasına ilişkin düzenlenmiş bir dava türüdür. Bu kanun maddesine göre, eser haksız olarak değiştirilmiş ise; eser sahibi, eserin değiştirilmiş şekilde çoğaltılmasının, yayım ve temsilinin, radyo ile yayımının menedilmesini ve tecavüz edenin, tedavülde bulunan çoğaltılmış nüshalardaki değişiklikleri düzeltmesini veya bunların eski haline getirilmesini talep edebilmektedir.. Değişiklik, eserin, gazete, dergi veya radyo ile yayımı sırasında yapılmışsa eser sahibi, masrafı tecavüz edene ait olmak üzere, eseri değiştirilmiş şekilde yayımlamış olan bütün gazete, dergi ve radyo idarelerinden değişikliğin ilan yolu ile düzeltilmesini talep edebilir.[32]

Güzel sanat eserlerinin haksız olarak değiştirilmesi halinde açılacak tecavüzün ref’i davası ile eser sahibi asıldaki değişikliğin kendisi tarafından yapılmadığının duyurulmasını veya eserdeki adının kaldırılmasını ya da değiştirilmesini talep edebilmektedir. Eski halin iadesi mümkünse ve değişikliğin giderilmesi kamunun veya malikin menfaatlerini esaslı surette haleldar etmiyorsa, eser sahibi eseri eski haline getirebilir.[33]

Eserin haksız değiştirilmesine neden olacak, henüz başlamamış; ancak gerçekleşmesi kuvvetle muhtemel bir tecavüz durumunda ya da gerçekleşmiş bir tecavüzün devamı ve tekrarı muhtemel görülüyorsa, tecavüzün men’i davasıyla muhtemel tecavüzün önlenmesi talep edilebilir.[34]

Ayrıca, FSEK md. 71/I-1 hükmünde; bir eseri, icrayı, fonogramı veya yapımı hak sahibi kişilerin yazılı izni olmaksızın (…) değiştiren (…) kişi hakkında bir yıldan beş yıla kadar hapis veya adli para cezasına hükmolunacağı düzenlenmiş olup, eser sahibi söz konusu cezai yaptırımların uygulanması talebi ile şikayette bulunabilmektedir.

B.2. ESER SAHİBİNİN ZİLYED VE MALİKE KARŞI HAKLARI

Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 17. maddesinde düzenlenmiş olan “eser sahibinin zilyed ve malike karşı hakları”; çeşitli kaynaklarda farklı başlıklar altında ele alınmıştır. Buna göre eser sahibinin manevi haklarının; “eserin aslına ulaşma hakkı” (madde 17 fıkra 1), “eseri tahrip etmeyi önleme hakkı” (madde 17 fıkra 2) ve “eseri “sergileme (teşhir) hakkı” (madde 17 fıkra 3) olmak üzere üç başlık altında ayrı ayrı düzenlendiği de görülmektedir. Kanun maddesinde aynen;

Eser sahibinin zilyed ve malike karşı hakları:

Madde 17 – (Değişik birinci fıkra: 21/2/2001 - 4630/10 md.) Eser sahibi, gerekli durumlarda, aslın maliki ve zilyedinden, koruma şartlarını yerine getirmek kaydıyla, 4 üncü maddenin 1 inci ve 2 nci bentlerinde sayılan güzel sanat eserlerinin ve 2 nci maddenin 1 inci bendinde ve 3 üncü maddede sayılıp da yazarlarla bestecilerin el yazısıyla yazılmış eserlerinin asıllarından geçici bir süre için yararlanmayı talep etme hakkına sahiptir. Eser sahibinin bu hakkı, bu eserlerin ticaretini yapanlar tarafından eseri satın alan veya elde eden kişilere müzayede ve satış kataloğu veya ilgili belgeler ile açıklanır.

(Değişik: 7/6/1995 - 4110/7 md.) Aslın maliki, eser sahibi ile yapmış olduğu sözleşme şartlarına göre eser üzerinde tasarruf edebilir. Ancak eseri bozamaz ve yok edemez ve eser sahibinin haklarına zarar veremez.

(Ek: 7/6/1995 - 4110/7 md.) Eserin tek ve özgün olması durumunda eser sahibi, kendisine ait tüm dönemleri kapsayan çalışma ve sergilerde kullanmak amacıyla, koruma şartlarını yerine getirerek iade edilmek üzere eseri isteyebilir. denilmektedir.

B.2.1. ESERİN ASLINA ULAŞMA HAKKI

Fikir ve sanat eserlerinin üzerinde somutlaştıkları maddi maldan ayrı bir varlığa sahip olmaları ilkesi nedeniyle eserin bir başka kimsenin elinde olması, yaratıcısının eser sahipliğinden doğan hakları etkilememektedir. Zira fikri ürün sabitlendiği şeyden farklı oluşum olarak cisimlenmeye rağmen soyut kalmaya devam etmektedir. Ancak manevi haklar başlığında da ayrıntılı olarak ifade edildiği üzere eseri üzerinde cisimleştiği maddi maldan ayırabilmek eşyanın tabiatı gereği mümkün olmamaktadır. Bu nedenle eserin mali haklarına sahip olan malik yahut zilyedin maddi malda beliren eser üzerindeki fikri haklara riayet etmek ve bu hakların kullanılmasına imkan vermek zorunlulukları gündeme gelmektedir. Zira doktrinde ifade edildiği üzere eser sahibi, eseri üzerindeki mali tasarruf imkanlarını tüketmiş olsa dahi manevi hakları devam edeceğinden, eserine ulaşabilmeli ve ondan yararlanabilmelidir. Bu nedenle FSEK md. 17 ile tanınan bu yetki, eser sahibinin esere varma yetkisi olarak anılmaktadır.[35]

Eser sahibinin bu sıfatından kaynaklanan hak ve yetkileri, kural olarak, mülkiyet hakkı başkasına ait olan eser üzerinde devam eder.[36]

Eser sahibinin bu haklarından biri de eserin aslına ulaşma hakkıdır. FSEK madde 176/1’de düzenlenmiş olan bu hakka göre; eser sahibi, aslını elinde bulunduran malikten veya zilyetten, geçici bir süre için yararlanmak maksadıyla eseri talep edebilir. Kanun maddesine göre eser sahibinin bu hakkı, bu eserlerin ticaretini yapanlar tarafından eseri satın alan veya elde eden kişilere müzayede ve satış kataloğu veya ilgili belgeler ile açıklanır.

Ancak FSEK madde 17/1’de düzenlenmiş olan eser sahibinin eserin aslına ulaşma hakkı sadece madde kapsamında ilgili kanun maddesi gösterilerek işaret edilen eserler bakımından kabul edilmiştir:

i) Yağlı ve sulu boya tablolar, heykeller gibi 4. Maddenin birinci ve ikinci bentlerinde sayılan has güzel sanat eserler,

ii) Roman ve şiir gibi 2. Maddenin birinci bendinde sayılan ve el yazısı ile yazılmış eserler,

iii) El yazısı ile yazılmış musiki eserleri.

FSEK 17/I ve 3 madde gereğince, eser sahibi, FSEK 4. maddenin 1 ve 2. bentlerinde sayılan güzel sanat eserlerinin, 2.maddenin 1. bendinde, 3. maddede yer alan eserlerin asıllarına geçici bir süre ulaşma ve kullanma hakkına sahiptir. Eser sahibi, bu hakkı kullanırken zilyedin veya malikin eserle ilgili koruma şartlarını yerine getirmek koşuluyla eserin cisimleştiği eşyayı elinde bulunduran zilyede ve malike karşı esere ulaşma ve geçici bir süre kullanma hakkını ileri sürebilmektedir. Doktrindeki hakim görüşe göre esere ulaşma hakkı, eserin sahibinin menfaatlerinin ağır basması, zamanın uygun olmaması ya da başka haklı gerekçelerle reddedilebilir.

Edebiyat eserleri bakımından, yazarın yalnızca el yazısı ile kaleme alınmış eserlerinin asılları için bu hakkın geçerli olduğu belirtilmiştir [37]

· Hakkın Kullanılması

Eserin bütünlüğünün korunmasını isteme başlığı altında da ayrıntılı olarak ifade edildiği üzere manevi hakların doğumu herhangi bir ehliyet şartına bağlı değildir. Ancak anılan manevi hakların kullanılabilmesi için mümeyyiz olmak gerekmektedir.

Manevi hakları kullanma yetkisi, eser sahibi hayatta ise yalnızca eser sahibine aittir. Bir eserin bütünlüğünün korunmasını isteme hakkı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında münhasır olarak eser sahibine ait olup Medeni Kanun kapsamında da kişisel bir haktır.

FSEK madde 17 kapsamında korunan eserin aslına ulaşma hakkı 14, 15 ve 16’dan farklı olarak, eser sahibinin manevi haklarını kullanabilecek olan kişilerin sayıldığı madde 19 kapsamına alınmamıştır. Bu nedenle FSEK madde 19’da sayılan kimselerin eserin aslına ulaşma hakkına sahip olduklarını söylemek mümkün değildir. Sadece eser sahibi eserin aslına ulaşma hakkına sahiptir. Ortak veya birlikte eser sahipliği halinde ise, bunlardan her biri eserin aslına ulaşma talebinde bulunabilir.

Diğer yandan eser sahibinin rızası ile başkasının kullanımına bırakabileceği manevi haklar madde 14 ve 15 kapsamındaki haklar ile sınırlı olduğundan; eserin aslına ulaşma hakkını bir başkasına devretmesi de mümkün değildir.

· Süre

Türk Hukukunda mali haklardan farklı olarak, manevi haklar süreyle sınırlandırılmamıştır.[38] Malî haklar hakkındaki eser sahibinin ölümünden sonra yetmiş yıl hükmü (FSEK m.27) manevî haklara kıyasen uygulanmaz. Manevi haklar, kişiye sıkı sıkıya bağlı haklar olduğundan, ölümle sona ererler. FSEK madde 14,15, ve 16’daki gibi madde 19’un işaret etmiş olduğu üzere yakınlarının bu hakkı kullanma hakları olmadığından eser sahibinin ölümünden sonra bu hakkın kullanımı söz konusu olmamaktadır.

· Hakkın Korunması

Eser sahibi şayet şartları oluşmuşsa, FSEK madde 70 kapsamında, eser sahibinin bu talepleri reddedildiği takdirde manevi tazminat isteyebilmektedir. Nitekim “kamuya sunma(umuma arz) hakkı”, “eser sahibi olarak tanıtılma (adın belirtilmesi) hakkı”, “eserde değişiklik yapılmasını önleme hakkı” ve “eserin aslına ulaşma, eseri teşhir etme ve eseri tahrip etmeyi önleme hakkı”dır17. İşte bu haklarından herhangi birinin tecavüze uğraması, FSEK 70’e göre manevi tazminat davası açılmasının ilk şartını teşkil etmektedir.

B.2.1. ESERİ TAHRİP ETME VE İMHA YASAĞI

FSEK madde 17’nin 2. fıkrasında eser sahibinin malik ve zilyede yöneltebilecek olduğu bir diğer hak olan tahrip yasağı düzenlenmiştir. Buna göre asıl malik, esere zarar veremez, eseri tahrip edemez ve eseri imha edemez. Böylece malikin, eşya hukukundan doğan mülkiyet hakkında, eser sahibi lehine sınırlama getirilmiştir.

Ancak bu kural mimari eserlerde sorun yaratabilmektedir. Örneğin; bir mimarın, yapmış olduğu bina eser niteliğindedir. Ancak binada yaşayacak olan kişilerin, bina içerisinde yapmış oldukları zorunlu değişikliklere veyahut eskiyen dış cephenin başka bir renge boyanmasına eserin sahibi olan mimar karışamayacaktır. Çünkü söz konusu değişiklikler, binayı kullanan, orada yaşayan insanlar için elzem bir hal almıştır. Bu tip zorunlu değişiklikler tahrip niteliğinde olmayıp, binanın mimarın eseri olduğu gerçeğini değiştirmez. Tahrip, eserde değişiklik yapmanın başka bir türüdür. FSEK’in 17. maddesinin ikinci fıkrası ile koruma ve muhafaza yükümlülüğü getirilip getirilemeyeceği tartışılabilir. Malik için geçerli olarak böyle bir yükümlülük, eser sahibinin haklarına zarar vermemek koşulu ifadesiyle ilişkilendirilmektedir. Her somut olay kendi içinde değerlendirilebilmektedir.[39]

B.2.2. TEŞHİR HAKKI

FSEK madde 17’nin son fıkrasına göre, eserin tek ve özgün olması durumunda eser sahibi, kendisine ait tüm dönemleri kapsayan çalışma ve sergilerde kullanmak amacıyla, koruma şartlarını yerine getirerek iade edilmek üzere eseri isteyebilmektedir.

Eser sahibi, FSEK madde 17’nin 3. fıkrası kapsamında kendisine ait tüm dönemleri kapsayan çalışma ve sergilerde kullanmak amacı ile gerekli koruma şartlarını yerine getirerek, kullanım sonrası iade edilmek üzere, eseri malikten isteyebilir.

Doktrine göre bu düzenleme ile eser sahibine güçlü bir hak tanımıştır. Eser sahibi ile malik arasındaki ilişki, bir çeşit ödünç verme (vedia) ilişkisi olarak nitelendirilebilir. Bu hakkın geçerli olabilmesi için her ola ayrı ayrı incelenmelidir. Örneğin, eser sahibi teşhir hakkını aylarca, hatta birkaç yıl sürecek sergileme turu için ya da yurt dışında yapılacak sergi için kullanmak isteyebilir. Bu halde malikin haklı gerekçeleri bulunuyorsa, bu talebi geri çevirebilir. İhtilafın mahkemeye intikali durumunda ise mahkeme, her iki tarafın çıkarlarını dengeleyici bir çözüme ulaşmalıdır.[40]

Hakların kullanılması, hakların korunması ve süre gibi konular bakımından; teşhir hakkı ile tahrip/imha yasağı; eserin aslına ulaşma hakkı kapsamında ayrıntılı olarak belirtilmiş olan hususlar ile aynılık teşkil etmektedir.

C. SONUÇ

Fikir ve sanat eserlerinin üzerinde somutlaştıkları maddi maldan ayrı bir varlığa sahip olmaları ilkesi nedeniyle eserin bir başka kimsenin elinde olması, yaratıcısının eser sahipliğinden doğan hakları etkilememektedir. Zira fikri ürün sabitlendiği şeyden farklı oluşum olarak cisimlenmeye rağmen soyut kalmaya devam etmektedir. Ancak manevi haklar başlığında da ayrıntılı olarak ifade edildiği üzere eseri üzerinde cisimleştiği maddi maldan ayırabilmek eşyanın tabiatı gereği mümkün olmamaktadır. Bu nedenle eserin mali haklarına sahip olan malik yahut zilyedin maddi malda beliren eser üzerindeki fikri haklara riayet etmek ve bu hakların kullanılmasına imkan vermek zorunlulukları gündeme gelmektedir. Zira doktrinde ifade edildiği üzere eser sahibi, eseri üzerindeki mali tasarruf imkanlarını tüketmiş olsa dahi manevi hakları devam edeceğinden, eserine ulaşabilmeli ve ondan yararlanabilmelidir. Bu nedenle Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 16. Maddesi kapsamında; eser sahibine, eserin bütünlüğünün korunmasını isteme; 17.maddesi kapsamında ise; eserin aslına ulaşma, eserin tahrip ve imhasını önleme, eseri teşhir hakları tanınmıştır.

Anılan düzenlemeler ile, eserin eşya olarak bir başkasının zilyetliğinde yahut mülkiyetinde olmasına rağmen, eser sahibine hususiyetini esere yansıtmış olması ve bu nedenle kişiliğinin devamı niteliğindeki eser üzerinde kişilik ve manevi haklarını koruyabilme imkanı tanınmıştır.

KAYNAKÇA

1. ODABAŞ, Fazıl Ahmet (2016), Eser Üzerindeki Manevi Haklar, İstanbul Barosu Dergisi, Cilt: 90, Sayı: 4, S.117

2. BAYAMLIOĞLU, İbrahim Emre (2007), Fikir Ve Sanat Eserleri Hukukunda Teknolojik Koruma Doktora Tezi, Marmara Üniversitesi

3. ATASOY, Evrim (2010), Birlikte Eser Sahipliği, Yüksek Lisans Tezi, Kadir Has Üniversitesi

4. DELİKAYA, Zeki (2015), “Genel Olarak Eser Sahibinin Eser Üzerindeki Manevi Hakları Ve Bilgisayar Programı Açısından Özellikler”, http://www.karacabayer.av.tr/default.aspx?content=article2

5. GÜNEŞ, İlhami, (2015), Fikir ve Sanat Eserleri Hukuku, 2. Baskı, Ankara, Seçkin Yayıncılık, s. 136.

6. ÖZTAN, Fırat. Fikir ve Sanat Eserleri Hukuku. Ankara: Turhan Kitabevi, 2008.s.287

7. Suluk, Cahit ve Ali Orhan (2005), Uygulamalı Fikri Mülkiyet Hukuku Genel Esaslar Fikir ve Sanat Eserleri İstanbul, Arıkan Basım Yayım, s.337

8. EREL, Şafak N. (2009), Türk Fikir ve Sanat Hukuku, Ankara, Yetkin Yayınları, s.145

9.TEKİNALP, Ünal (2012), Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul, Vedat Kitapçılık, 2012, s.158

10. Karahan, Sami; Suluk, Cahit; Saraç, Tahir; Nal, (2013) Temel, “Fikri Mülkiyet Hukukunun Esasları”, Ankara, Seçkin Yayıncılık, 2013.

11. ATEŞ, M., (2003). Fikir ve Sanat Eserleri Üzerindeki Hakların Kapsamı ve Sınırlandırılması. Ankara, Seçkin Yayınları, s.152

12. ERDİL, E. (2016). Fikri Mülkiyet Hukuku. İstanbul, Vedat Kitapçılık.

13. ÖNGÖREN, Gürsel, (2010), Türk Fikir ve Sanat Eserleri Hukuku Açısından Müzik Eserleri, İstanbul, Öngören Hukuk Yayınları



[1] ODABAŞ, Fazıl Ahmet (2016), Eser Üzerindeki Manevi Haklar, İstanbul Barosu Dergisi, Cilt: 90, Sayı: 4

[2] ÖZTAN, Fırat. Fikir ve Sanat Eserleri Hukuku. Ankara: Turhan Kitabevi, 2008.s.287

[3] EREL, Şafak N. (2009), Türk Fikir ve Sanat Hukuku, Ankara, Yetkin Yayınları, s.145

[4] BAYAMLIOĞLU, İbrahim Emre (2007), Fikir Ve Sanat Eserleri Hukukunda Teknolojik Koruma Doktora Tezi, Marmara Üniversitesi

[5] BAYAMLIOĞLU, İbrahim Emre (2007), Fikir Ve Sanat Eserleri Hukukunda Teknolojik Koruma Doktora Tezi, Marmara Üniversitesi

[6] Suluk, Cahit ve Ali Orhan (2005), Uygulamalı Fikri Mülkiyet Hukuku Genel Esaslar Fikir ve Sanat Eserleri İstanbul, Arıkan Basım Yayım, s.337

[7] EREL, Şafak N. (2009), Türk Fikir ve Sanat Hukuku, Ankara, Yetkin Yayınları, s.145

[8] TEKİNALP, Ünal (2012), Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul, Vedat Kitapçılık, 2012, s.158

[9] ODABAŞ, Fazıl Ahmet (2016), Eser Üzerindeki Manevi Haklar, İstanbul Barosu Dergisi, Cilt: 90, Sayı: 4

[10] Yargıtay HGK, T. 11.2.1983 E. 1981/4-70 K. 1983/123, www.kazanci.com, Erişim Tarihi: 25.12.2015 “Çile Bülbülüm Çile” şarkısının usulüne uygun okunmaması, Yargıtay’ca eserde değişiklik olarak kabul edilmiştir.

[11] Karahan, Sami; Suluk, Cahit; Saraç, Tahir; Nal, (2013) Temel, “Fikri Mülkiyet Hukukunun Esasları”, Ankara, Seçkin Yayıncılık, 2013.

[12] Karahan, Sami; Suluk, Cahit; Saraç, Tahir; Nal, (2013) Temel, “Fikri Mülkiyet Hukukunun Esasları”, Ankara, Seçkin Yayıncılık, 2013.

[13] ATASOY, Evrim (2010), Birlikte Eser Sahipliği, Yüksek Lisans Tezi, Kadir Has Üniversitesi

[14] BAYAMLIOĞLU, İbrahim Emre (2007), Fikir Ve Sanat Eserleri Hukukunda Teknolojik Koruma Doktora Tezi, Marmara Üniversitesi

[15] ATASOY, Evrim (2010), Birlikte Eser Sahipliği, Yüksek Lisans Tezi, Kadir Has Üniversitesi

[16] ODABAŞ, Fazıl Ahmet (2016), Eser Üzerindeki Manevi Haklar, İstanbul Barosu Dergisi, Cilt: 90, Sayı: 4

[17] BAYAMLIOĞLU, İbrahim Emre (2007), Fikir Ve Sanat Eserleri Hukukunda Teknolojik Koruma Doktora Tezi, Marmara Üniversitesi

[18] DELİKAYA, Zeki (2015), “Genel Olarak Eser Sahibinin Eser Üzerindeki Manevi Hakları Ve Bilgisayar Programı Açısından Özellikler”, http://www.karacabayer.av.tr/default.aspx?content=article2

[19] GÜNEŞ, İlhami, (2015), Fikir ve Sanat Eserleri Hukuku, 2. Baskı, Ankara, Seçkin Yayıncılık, s. 136.

[20] ODABAŞ, Fazıl Ahmet (2016), Eser Üzerindeki Manevi Haklar, İstanbul Barosu Dergisi, Cilt: 90, Sayı: 4

[21] TEKİNALP, Ünal (2012), Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul, Vedat Kitapçılık, 2012, s.158

[22] Yargıtay. 11. Hukuk Dairesi’nin 2679 E., 3979 K., 13.06.1991 Tarihli kararı.

[23] TEKİNALP, Ünal (2012), Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul, Vedat Kitapçılık, 2012, s.158

[24] ODABAŞ, Fazıl Ahmet (2016), Eser Üzerindeki Manevi Haklar, İstanbul Barosu Dergisi, Cilt: 90, Sayı: 4

[25] BAYAMLIOĞLU, İbrahim Emre (2007), Fikir Ve Sanat Eserleri Hukukunda Teknolojik Koruma Doktora Tezi, Marmara Üniversitesi

[26] ODABAŞ, Fazıl Ahmet (2016), Eser Üzerindeki Manevi Haklar, İstanbul Barosu Dergisi, Cilt: 90, Sayı: 4

[27] ODABAŞ, Fazıl Ahmet (2016), Eser Üzerindeki Manevi Haklar, İstanbul Barosu Dergisi, Cilt: 90, Sayı: 4

[28] ATASOY, Evrim (2010), Birlikte Eser Sahipliği, Yüksek Lisans Tezi, Kadir Has Üniversitesi

[29] BAYAMLIOĞLU, İbrahim Emre (2007), Fikir Ve Sanat Eserleri Hukukunda Teknolojik Koruma Doktora Tezi, Marmara Üniversitesi

[31] ODABAŞ, Fazıl Ahmet (2016), Eser Üzerindeki Manevi Haklar, İstanbul Barosu Dergisi, Cilt: 90, Sayı: 4

[32] ÖNGÖREN, Gürsel, (2010), Türk Fikir ve Sanat Eserleri Hukuku Açısından Müzik Eserleri, 1. baskı, İstanbul, Öngören Hukuk Yayınları

[33] EREL, Şafak N, (2009), Türk Fikir ve Sanat Hukuku, 3. baskı, Ankara, Yetkin Yayınları

[34] EREL, Şafak N, (2009), Türk Fikir ve Sanat Hukuku, 3. baskı, Ankara, Yetkin Yayınları

[35] Cennet ALAS ŞEKERBAY, (2014), FİKİR VE SANAT ESERLERİ HUKUKUNDA MANEVİ HAKLAR, Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi

[36] ATEŞ, M., (2003). Fikir ve Sanat Eserleri Üzerindeki Hakların Kapsamı ve Sınırlandırılması. Ankara, Seçkin Yayınları, s.152

[37] TEKİNALP, Ünal (2012), Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul, Vedat Kitapçılık, 2012

[38] BAYAMLIOĞLU, İbrahim Emre (2007), Fikir Ve Sanat Eserleri Hukukunda Teknolojik Koruma Doktora Tezi, Marmara Üniversitesi

[39] ODABAŞ, Fazıl Ahmet (2016), Eser Üzerindeki Manevi Haklar, İstanbul Barosu Dergisi, Cilt: 90, Sayı: 4

[40] ODABAŞ, Fazıl Ahmet (2016), Eser Üzerindeki Manevi Haklar, İstanbul Barosu Dergisi, Cilt: 90, Sayı: 4

Comments


KVKK AYDINLATMA METNİ

© Copyright 2023 Yurt Partners+

ÇEREZ POLİTİKASI

  • LinkedIn
  • Twitter

İşbu internet sitesi, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'na ve Türkiye Barolar Birliği Meslek Kuralları'na uygun olarak bilgilendirme amacıyla dizyan edilmiştir.  İçerikler avukatlık hizmeti olarak değerlendirilemeyeceği gibi, bilgilendirme dışında bir amacı bulunmamaktadır. 

 

İnternet sitesindeki tüm içeriklerin telif hakkı yazarına aittir. Yazarın izni olmadan, içeriklerin çoğaltılması, kopyalanması, değiştirilmesi, tamamen alıntılanması yasaktır. İnternet ortamında dofollow link vermek suretiyle kaynak gösterilip kısmi alıntı yapılabilir. 

© 2035 by Knoll & Walters LLP. Powered and secured by Wix

bottom of page