top of page

TEMEL HAK OLMA YOLUNDA ACİL BİR TALEP: AĞ TARAFSIZLIĞI

  • hilalyurthy
  • 3 Ağu 2022
  • 13 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 3 Ağu 2023


1. Giriş

Ana akım sosyolojik yaklaşımlara göre 1970’lerdeki petrol krizi ve ekonomik çöküntü, küresel ölçekli niteliği ve beraberinde getirdiği köklü sosyo-ekonomik dönüşümler itibariyle Fordist/ Endüstriyel dönemin sonu olarak değerlendirilir. Post-Fordist dönemde ise endüstri toplumunun fiziksel sistem odaklı üretim kalıpları (endüstriyel fabrika, büyük şirket, akılcılaştırılan bürokrasi, büyük ölçekli şehirleşme, kitle iletişimin yükselişi vs.) büyük ölçüde terk edilmiş; esnekliğe, uyarlanabilirliğe odaklanan teknolojik üretim pratikleri benimsenmiş, hizmet sektörünün önem kazandığı toplum biçimi olan enformasyon toplumu paradigmaları yükselişe geçmiştir.

1990’ların ikinci yarısında, küreselleşmiş, kişiselleşmiş kitle iletişim ile bilgisayar aracılığıyla iletişimin birleşmesi, yeni bir elektronik iletişim sistemi doğurmuştur. Günümüzde bu teknolojinin kazandığı boyut; bireyin şahsi akıllı telefonu yahut kişisel bilgisayarı vasıtasıyla 7/24 internet üzerinden çeşitli içerik/yer sağlayıcılar vasıtasıyla isteğine bağlı olarak belirli bir kişi grubuna yahut dünyanın tamamının erişimine açık olarak diğerleriyle iletişimine imkan sağlamaktadır.

Bilhassa 2000’li yıllara gelindiğinde, bilişim teknolojilerinin fiziki olarak kişilerin günlük hareketlerine adapte olabilen portatifliğe kavuşması, bilgisayar, akıllı telefon teknolojilerinin fiyatlandırma olarak ulaşılabilir hale gelmesi; internet teknolojisinin kablosuzlaşması ve ucuzlaması, internet içerik sağlayıcı servislerin çeşitlenmesi gibi gelişmeler neticesinde bireylerin “ağ”a katılımı kolaylaşmış ve dahası sürekli “ağ”da kalma (çevrimiçi olma) hali gündelik yaşamın standart ve hatta mutlak bir pratiği haline gelmiştir.

Bilişim toplumunun “ağ” ile olan 7/24 bağlantısı şüphesiz ki, enformasyon toplumunun kendine özgü iletişim kültürü geliştirmesine neden olmuş, dahası enformasyonel toplumda iletişim ve ilişki kurmak için fiziki bir mekana ihtiyaç duyulmadığından; kent meydanları, caddeler, sokaklar, alışveriş merkezleri, kamu binaları gibi geleneksel kamusal alanlar artık yerini Manuel Castells’in de ifade ettiği üzere akışların uzamına[1] bırakmıştır.

Enformasyon toplumunun kamusal alanın dijitalleşmesi ile başlayan ve gündelik hayatın vazgeçilmez parçası haline gelen internet ağı ile olan mutlak bağlılık ilişkisi, “internet erişimi” hususunu temel gereksinimler noktasına taşımaktadır.

Günümüzün teknik altyapıları ve yasal düzenlemeleri göz önünde bulundurulduğunda, “internete erişim” hususunun temel olarak tartışılması gereken iki boyutunun olduğunu söylemek mümkündür: internete erişimin temel hak ve özgürlüklerle olan ilişkisi, diğeri ise internet erişiminin teknik altyapısına hakim olan; internet servis sağlayıcılarının uygulamaları.

Ağ tarafsızlığı olarak bilinen tartışmanın ise özünde; internet erişiminin günlük hayatın parçası olarak geldiği önemli nokta ve internet erişiminin teknik alt yapısını elinde bulunduran internet servis sağlayıcılarının ve devletlerin internete erişimi internet kullanıcıları aleyhine kontrol edebilme imkanlarının sınırlandırılması ve internetin kullanıcılar tarafından ayrımcılığa uğramadan erişilebilir olması olması ilkesi yatmaktadır.

2. Ağ Tarafsızlığı Nedir?

Ağ tarafsızlığı tartışmaları ve ilkelerinin neler olduğunu değerlendirmeden önce, “internet”in aktörlerinin ne ölçüde internetin yönetimine katılabildiklerini tespit etmekte fayda vardır. Zira internet, iletişim alt yapısına sahip olması, iletişim sektörüne ilişkin yasal düzenlemeleri yapabilmesi ve buna ilişkin denetim ve yargısal faaliyetleri yürütebiliyor olması sebebiyle devletlerin; internet servisinin teknik alt yapısını oluşturan teknolojiye sahip olması ve son kullanıcılara bu hizmeti sağlama noktasına tekel olması sebebiyle internet servis sağlayıcısı şirketlerin, internet içeriklerini dağıtma kabiliyetini haiz olması nedeniyle içerik sağlayıcıların ve en nihayetinde internet trafiğinin diğer ucunda bulunan ve içerik erişimi, içerik üretimi ile trafiğe katılan son kullanıcıların olduğu çok taraflı bir alandır.

Ancak bu tanımı idealden uzaklaştıranın, İnternet alanında, devletleri, kullanıcıları ve şirketleri, sürecin aktif ve en önemlisi eşit unsurları olarak görme eğilimiyle, İnternet alanının bu unsurlar tarafından özgür ve eşit bir şekilde biçimlendirdiğine olan kapalı inanç olduğu söylenebilir. Oysa gündelik hayatımızda görebiliriz ki, İnternet, kullanıcılar, devletler ve şirketler arasında bir ‘iktidar’ alanına dönüşmüş durumdadır. Herkes, tüm taraflar, bu popüler, eşitlikçi ve demokratik zeminler kurma potansiyeli olan İnternet alanını, kendi beklentileri ve çıkarları doğrultusunda şekillendirmeye çalışmaktadır. (Hatipoğlu Aydın, Ceyhan, Aydın, 2013)

Ağ tarafsızlığı yaklaşımı tam da bu noktada, son kullanıcıların ayrımcılığa maruz kalmadan internete eşit erişmesi gerektiğine ilişkin ilkeleri ortaya koymaktadır.

Alternatif Bilişim Derneği’nin tanımına göre, ağ tarafsızlığı; İnternet servis sağlayıcıları (ISS) başta olmak üzere İnternet endüstrisi içinde yer alan herhangi bir kurumsal yapının ve devletlerin, kullanıcıların İnternet erişimleri üzerinde herhangi bir kısıtlama uygulayamamaları anlamına gelmektedir. (Hatipoğlu Aydın, Ceyhan, Aydın, 2013)

Ağ tarafsızlığı kavramının etrafında yürütülen tartışmanın esas vurgusu İnternet’in eşit şartlarda herkese açık, tarafsız ve erişilebilir olup olmamasıdır. (BTK, 2011)

Fakat internet üzerinde herhangi bir şey yapmak isteyen her bireyin zorunlulukla kullanması gereken bir şey var ise o da internet servis sağlayıcısıdır. İnternet servis sağlayıcılar, son kullanıcıların internete erişmesini sağlayan kurumlardır. (Yalçın, 2019)

Bu itibarla ağ tarafsızlığına ilişkin tartışmaların ve yasal düzenleme taleplerinin temelinde internete erişmek isteyen herkesin zorunlulukla internet servis sağlayıcısı kullanması gerekmesi mecburiyeti yatmaktadır.

Zira internete erişimin teknik alt yapısının kontrolünün herhangi bir yasal sınırlama olmaksızın internet servis sağlayıcılarına terk edilmesi halinde, internet servis sağlayıcılarının meşru hukuki sebeplere dayandırmaksızın, piyasa çıkarları ve kar maksimizasyonu çerçevesinde internet trafiğini yönetebileceği şüphesizdir.

Bununla birlikte bazı yaklaşımlar ağ tarafsızlığına ilişkin tartışmaların esasen teknolojik gelişme ve yenilikleri kimin kontrol edeceğine ilişkin olduğunu savunurken, başka bir yaklaşım ise tartışmanın esasen ayrımcılık ve internetin açıklığına ilişkin olduğunu savunmaktadır. (Yalçın, 2019)

3. Ağ Tarafsızlığına İlişkin Tartışmalar

İnternet özgürlüğüne ilişkin tartışmalar ağ tarafsızlığı kavramından çok daha önce ortaya çıkmışsa da kavram ilk olarak Tim Wu tarafından ortaya atılmıştır.

Tim Wu’ya göre, ağ tarafsızlığı en iyi şekilde ağ dizaynı prensibi ile tanımlanır. Buradaki fikir, bütün içerik, site ve platformlara eşit davranan maksimum faydalı kamusal bir bilgi ağıdır. Ağ dizaynı prensibi ile ağ, bilginin bütün şekillerinin taşınmasına ve her türlü uygulamayı desteklemesine izin verir. (Hatipoğlu Aydın, Ceyhan, Aydın, 2013)

İnternetin tarafsız bir platform olarak kalması prensibinin esas teşkil ettiği teknolojik gelişiminin merkezi olan Amerika Birleşik Devletlerinde, ağ tarafsızlığına ilişkin temel ilkeler 2004 yılında Federal İletişim Komisyonunun 4 İnternet Özgürlüğünü yayınlaması ve sonrasında 2005 yılında Madison River adlı internet servis sağlayıcı şirketin kendisiyle rekabet ettiğini ileri sürdüğü internet üzerinden telefonlaşmaya izin veren bir içerik sağlayıcıya erişimi engellemesine ilişkin yapmış olduğu incelemede ağ tarafsızlığı ilkelerinin ihlal edildiği yönünde vermiş olduğu karara dek de facto olarak uygulanmıştır.

Sonrasında Federal İletişim Komisyonunun Madison River (2005) ve Comcast (2007) kararlarıyla, internet servis sağlayıcılarının mahkeme kararı olmaksızın kar amacıyla keyfi olarak içerik sağlayıcılara erişim engeli getirmelerinin ağ tarafsızlığı kurallarının ihlal edilmiş olduğu anlamına geleceği ifade edilmiş olup, bu kararlarla birlikte ağ tarafsızlığı tartışmaları kamuoyunda görünür olmaya başlamıştır.

Ağ tarafsızlığına ilişkin tartışma iki cepheli olarak yürütülmektedir. Ağ tarafsızlığını savunanlar ve ağ tarafsızlığı karşıtları olmak üzere.

Ağ tarafsızlığını savunanlar özetle; ağ tarafsızlığını sağlayacak nitelikte yasal düzenlemelerin yapılması halinde; içeriğe yönelik ayrımcı davranışın, erişimin engellenmesinin, bağlantıda kalitenin düşmesinin, hizmet seviyesinin kötüleşmesinin, hizmet kalitesi için ek ücret talebi, yenilenmenin azalmasının önüne geçilebileceğini ileri sürmektedirler.

Ağ tarafsızlığı karşıtları ise; internet servis sağlayıcılarının serbestçe internet trafiği üzerinde tasarruf etmelerine engel olacak nitelikte yasal düzenlemelerin yapılması durumunda, teknik ve iş modelinin yenilenmeyeceğini, internet trafiğinin yönetilemeyeceğini, şebeke yatırımları için gereken fiyat farklılaştırmasının yaratılamayacağını, rekabetin artmayacağını ileri sürmektedirler.

4. Ağ Tarafsızlığı İhlali Nasıl Gerçekleşir?

İnternet servis sağlayıcılarının ve devletlerin ne gibi teknik müdahalelerle ağ tarafsızlığını ihlal ettiklerini anlayabilmek adına internet servis sağlayıcıların ve devletlerin ağ üzerindeki müdahalelerini pozitif ve negatif olarak sınıflandırmak mümkündür.

Negatif müdahaleler, engelleme, öncelik verme, yavaşlatma olarak; pozitif müdahaleler ise zero rating uygulamaları (son kullanıcıların internete erişimi engellenmemekte, davranışları ve tercihleri manipüle edilmektedir bu nedenle negatif değil pozitif müdahale olarak değerlendirilmektedir) olarak kategorize edilmektedir.

Engelleme ile son kullanıcıların, belirli uygulama veya servislere ulaşmasının internet servis sağlayıcı tarafından tamamen yasaklanması anlaşılmaktadır. Bu noktada internet servis sağlayıcının amacı genel olarak kendi sağladığı hizmetlere benzer hizmet sağlayan uygulama ve servislerle olan rekabeti ortadan kaldırmak olarak karşımıza çıkar. Örneğin internet servis sağlayıcı aynı zamanda müzik portalı servisi de sağlıyorsa benzer hizmet veren diğer müzik portallarını kendi ağı üzerinde engelleyerek, kendi hizmetiyle olan rekabeti önlemeyi amaçlar. (Yalçın, 2019)

Bir başka örnek olarak Madison River Telefon Şirketi, son kullanıcıların Voice over Internet Protocol (VoIP)2 servisini kullanmasını söz konusu servisin herhangi bir operatör olmaksızın telefon görüşmesi yapılmasına olanak sağlaması ve böylelikle Madison River şirketinin sunduğu telekomünikasyon hizmetiyle rekabet içerisinde olması gerekçesiyle engellemesi gösterilebilir.

Öncelik verme ise internet servis sağlayıcısının belirli servis veya uygulamaların erişimine internet hızını artırarak kolaylık sağlamasıdır. Öncelik verme durumu, genellikle erişim hızını arttırmak isteyen içerik sağlayıcı ile servis sağlayıcı arasında akdedilen bir sözleşmenin sonucu olarak karşımıza çıkar. Dolayısıyla belirli servis ve uygulamalara erişime öncelik vermenin bulunduğu hallerde son kullanıcılar, internet kullanımları üzerinde tam olarak kontrol sahibi olamamaktadır. (Yalçın, 2019)


Bir diğer negatif müdahale türü olan yavaşlatmada ise internet servis sağlayıcıların belirli içerik sağlayıcıların veri akışını kasıtlı olarak geciktirilmesidir. Bu çerçevede öncelik verme ve veri akışını geciktirme arasında bağlantı bulunmaktadır. Nitekim herhangi bir içerik sağlayıcının hızının artırılması halinde esasen diğer içerik sağlayıcıların veri akışı, hızı artırılan içerik sağlayıcıya oranla düşürülmüş olmaktadır. (Yalçın, 2019)

Bu müdahaleye örnek olarak ise Türkiye’deki internet kullanıcılarının büyük ölçekte abonesi olduğu TTNET isimli internet servis sağlayıcının 2012 yılında herhangi bir mahkemenin erişim engeli kararı bulunmamasına rağmen YouTube, İzlesene, Vimeo ve Rapidshare gibi servisleri mahkeme kararı olmaksızın yavaşlatması veya engellemesi gösterilebilir.[2]

İnternet servis sağlayıcılarının ağ tarafsızlığını ihlal eder nitelikteki pozitif müdahaleleri ise zero rating uygulamaları ile karşımıza çıkmaktadır. İnternet servis sağlayıcıları veya devletlerin, son kullanıcıların herhangi bir internet içeriğine erişimini engelleyen, yavaşlatan veya erişmek istemekte olduğu içeriğe erişimini bir diğer içerik sağlayıcısına öncelik verilmesi nedeniyle zorlaştıran uygulamaları, son kullanıcının özgürce hareket etmesine doğrudan engel olması nedeniyle görünür ve günlük yaşamın içerisinde son kullanıcıyı negatif yönde etkileyen uygulamalardır. İnternet servis sağlayıcılarının pozitif müdahaleleri son kullanıcının internete veya internet üzerindeki dilediği herhangi bir içeriğe erişimine engel olmamakta, son kullanıcının tercihlerini belirli bir kısım içerik sağlayıcılar lehine manipüle edecek nitelikte son kullanıcıya avantajlar sağlanmaktadır.


Pozitif müdahaleler teknik olarak “zero rating” (özel servisler) uygulamaları ile karşımıza çıkmaktadır.


Zero Rating internet servis sağlayıcıların, kendi içerik sağlayıcı platformlarının veya yine aralarındaki anlaşma gereği belirli içerik sağlayıcı servis ve uygulamaların kullanımlarının, son kullanıcıların faturalarına yansımamasıdır. Bu duruma zero rating denmesinin sebebi ise belirli bir uygulamanın kullanılmasıyla harcanan dataya sıfır fiyat uygulamasıdır. Bu halde sınırlı internet paketi olan kullanıcı zero rating kapsamında olan içeriklere eriştiğinde veri kullanımı artmamakta, sınırsız internet paketi olan kullanıcılar için ise zero rating kapsamındaki içeriklere erişim adil kullanım kotasını etkilememektedir. (Yalçın, 2019)

Son kullanıcı olan müşterilerine anlaşmalı uygulama ve servislere ücretsiz ulaşmalarını sağlamalarının ayrımcı bir uygulama olduğu açık olmakla birlikte, internet servis sağlayıcıların ağ tarafsızlığını ihlal eden diğer müdahaleleri ile karşılaştırıldığında zero rating son kullanıcıların diğer servis ve uygulamalara ulaşmasında bir zorluk ortaya çıkarmamaktadır.

Örneğin öncelik verme düşünüldüğünde, öncelik verilen dışındaki servis ve uygulamalara erişmede internet hızı düşmekteyken zero rating uygulamasında böyle bir problem söz konusu değildir. Bununla birlikte zero rating, yüksek data kullanıma sebebiyet verecek içerikler çerçevesinde kullanıcılarını zero rating kapsamında olan içerik sağlayıcılara yönlendirmek suretiyle esasen son kullanıcıların tercihlerini büyük ölçüde sınırlandırmış olmaktadır. (Yalçın, 2019)

Çevrimiçi içeriklerin popülaritesinin internet servis sağlayıcılar yerine son kullanıcılar tarafından belirlenebildiği özgür bir internet alanının olmaması durumunun internetin doğasıyla bağdaşmayacağı, bu nedenle zero rating uygulamasının bu çerçevede problemli bir alan oluşturması muhtemeldir.


Keza internet servis sağlayıcılar ile anlaşma masasına oturabilecek büyüklükteki içerik sağlayıcı şirketlerle rekabet edemeyecek nitelikte küçük ölçekli içerik sağlayıcıların pazara girme, yatırım yapma konusunda cesaretinin kırılması ve pazardan çekilmesi; zero rating uygulamalarının internetin çeşitliliğinin ve özgürlüğünün karşısında büyük bir tehlike oluşturmaktadır.


Zero rating uygulamalarını dört farklı kategorisi olduğundan söz etmek mümkündür. ilk kategori tek bir site veya servis üzerinden zero rating uygulamasının yapılmasıdır. Bu uygulamada içerik sağlayıcı kendi sitesinin ya da servisinin zero ratinge özel bir versiyonu oluşturması ve bu versiyonun son kullanıcıların data kullanım miktarının hesaplanmasında dikkate alınmaması şeklinde ortaya çıkmaktadır. (Yalçın, 2019)


İkinci kategori ise sponsorlu datadır. Bu uygulamada son kullanıcıların belirli servisleri kullanımının data kullanımlarını etkilememesini sağlamaktadır.


Örnek olarak T-Mobile’ın ücretsiz müzik servisi verilebilir. Bu çerçevede T-Mobile kullanıcıları belirli müzik platformlarından (Spotify, iTunes Radio vePandora) ücretsiz yararlanmasını sağlamaktadır.esasen söz konusu müzik platformlarıyla T-Mobile arasındaki sözleşmeye dayanmakta olup bu durumda yeni hizmet vermeye başlayacak benzer müzik platformlarının, mobil internet servis sağlayıcılara söz konusu rakipleri gibi ödeme yapamayacağı göz önünde bulundurulduğunda, yeni oluşumların dezavantajlı duruma düşmesi ihtimal dahilindedir. (Yalçın, 2019)


Üçüncü kategori ise sponsor şirket veya şirketlerin internet servis sağlayıcılarla bir araya gelerek seçili site veya servislere ücretsiz erişim sağlamasıdır.


Dördüncü kategori uygulamalar ise sahte seçici olmayan zero rating olarak adlandırılmaktadır. içerik sağlayıcının bir ya da daha fazla internet servis sağlayıcı ile anlaşarak, belirli koşulların sağlanması şartıyla (örneğin son kullanıcın reklam izlemesi veya belirli bir uygulamayı indirmesi gibi), son kullanıcılara sınırlı miktarda ücretsiz data kullanımı teklif etmesidir. İsminden de anlaşılabileceği üzere, son kullanıcıların muhtemel tercihlerini etkilemeyen bir yöntem olması nedeniyle, gerçek zero rating olarak değerlendirilmemektedir. (Yalçın,2019)


Ağ tarafsızlığı kural olarak internet servis sağlayıcılarının ilkesel olarak farklı içerikler ya da uygulamalar arasında ayrım yapmaması, tüm web sitelerinin ve internet teknolojilerinin eşitliğini kabul etmesi prensibini ihtiva etmekte olduğundan internet ağına yönelik bahsi geçen müdahaleler doğrudan ağ tarafsızlığının ihlali neticesini doğurmaktadır.

Öte yandan, bahsi geçen müdahalelerin internet servis sağlayıcılar tarafından uygulanabilmesini mümkün kılan DPI teknolojisini de ağ tarafsızlığı tartışması kapsamında incelemek gerekmektedir. Zira DPI teknolojisi, internet servis sağlayıcılarının ağ erişimine yönelik müdahalesi olarak görülen uygulamalarının çok daha ötesinde devlet sansürü, kişisel veri ihlali gibi hak ihlallerine de sebebiyet vermektedir.

5. DPI (Deep Packet Inspection, Derinlemesine Veri Analizi) Teknolojisi

DPI, ağ yöneticilerinin, eş zamanlı olarak, paketlerin veri alanlarını ve hedefe ulaşması için gerekli olan bilgileri incelemesini mümkün kılan bir ağ yönetimi tekniğidir. Bunun sonucu olarak DPI ağ yöneticilerinin yalnızca data paketinin kaynağını ve hedefini tanımlamalarına yaramaz, ek olarak ağ yöneticileri hangi uygulamaların kullanıldığını ve data paketinin içeriğini de inceleyebilirler. DPI tarafından sağlanan bilgiler sayesinde ağ yöneticileri, diğer bir deyişle internet servis sağlayıcılar, ağ üzerinde iletilen her türlü data paketi ayırt edebilir ve bu çerçevede ayrımcılık yapabilirler. (Yalçın, 2019)


DPI yöntemi ile ağ yöneticileri, IP paketlerinin taşıdığı veri yükünü taramaktadırlar. Bu çerçevede IP paketlerinin taşıdığı veri yükü kullanıcı tarafından iletilen ve işlenen her türlü metin, resim, dosya ve uygulamayı içermektedir. İnternet servis sağlayıcılar, DPI yöntemi ile elde ettikleri bilgiler ile internet trafiğini sınıflandırıp kontrol edebilmektedirler. Dolayısıyla DPI yönteminin kullanıldığı hallerde, son kullanıcıların internet üzerindeki iletişimlerinin bütün içeriği izlenebilmekte olup özel yaşamın gizliliği hakkı kapsamında değerlendirilen, kişisel verilerin korunması hakkı çerçevesinde bu yöntemin kullanılması problemli bir alan oluşturmaktadır. (Yalçın, 2019)

İnternet servis sağlayıcılarının internet trafiği üzerindeki tüm iletişimi izleyebilmesine olanak sağlayan DPI teknolojisi, son kullanıcı aleyhine birçok sonuç doğurmasına karşılık muhtelif gerekçelerle meşruiyet ve yasal zemin kazanarak internet servis sağlayıcılarının alt yapılarında varlığını korumaya devam etmektedir. İnternet servis sağlayıcıları DPI kullanımına gerekçe olarak, son kullanıcıların tecrübelerini olumlu yönde etkilemek, spamları, virüsleri veya kötü amaçlı yazılımları yakalamak ve önlemek, telif hakları ihlallerinin tespitini sağlamak ve bu ihlallerin önüne geçmek, ağın kapasitesini planlamak (bant genişliği ve trafik) ve teşhisi için de kullanıldığını ileri sürmektedirler.


ISS’ler (internet servis sağlayıcıları) bant genişliğini ve ağ trafiğini kontrol etmek için paketlerdeki IP adreslerini incelemektedirler. Ayrıca, spam mesajları ve virüsleri filtrelemek amacıyla da kullanılmaktadır. Bunun yanında orta düzey paket inceleme sayesinde içeriğin formatı da incelenebilmektedir. Böylece belirli formattaki verinin ağdaki hareketini önceliklendirmek mümkün olabilmektedir. Örneğin, film indirilmesi ağ trafiğini fazlasıyla meşgul ediyorsa sadece e-postalarını okumak için interneti kullanan bir kullanıcının bundan etkilenmemesi için metinsel içeriklerin önceliği arttırılabilir. [3]


İnternet servis sağlayıcılarının internet hizmetine ilişkin ileri sürmüş olduğu teknik gerekçelerin yanı sıra DPI kullanımının bir diğer uygulamasının devlet gözetimi ve sansür düzenlemelerinden kaynaklandığını söylemek mümkündür.


Örneğin Türkiye’de internet ile ilgili düzenlemeler 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun adlı bir yasa ile düzenlenmektedir. Söz konusu yasa mevcut haline kavuşmadan önce, Türkiye’deki uygulama, hukuka aykırılık içeren internet içeriğine erişim engelinin o içeriğin paylaşıldığı içerik sağlayıcının tamamına uygulanmasına yönelik olarak hayat bulmuştur. Ancak bu durumun hak ihlali teşkil ettiğine ilişkim AİHM kararlarının verilmesi ile birlikte yasada güncellemeler yapılarak, hukuka aykırılık teşkil eden içeriğin yayınlandığı içerik sağlayıcının tamamına değil ancak o içeriğin adresi olan URL adresine engelleme getirilebileceğine ilişkin düzenlemeler yapılmıştır.


Hakkında erişim engeli kararı verilen içeriğe erişimin internet servis sağlayıcı tarafından engellenebilmesi içinse kullanıcıların hangi URL’ye ulaşmak istediklerinin bilinmesi gerekmektedir. [4]


Böyle bir engellemenin uygulanabilmesi ise ancak DPI (Deep Package Inspection – Derin Paket Analizi) denilen yöntemle mümkün olabilmektedir.[5]


İnternet servis sağlayıcı kendi üzerinden internete bağlanan tüm kullanıcıların giden gelen tüm trafiği bu DPI teknolojisiyle inceleyebilmekte ve son kullanıcının gitmek istediği yeri belirleyerek son kullanıcı yasaklı bir yere gidiyorsa trafiği kesebilmektedir.[6]


Söz konusu yasal düzenlemeler doğrultusunda alt yapılarına DPI teknolojisini dahil eden internet servis sağlayıcıları bir websitenin tamamını engellemek yerine yalnızca belirli kısımlarını engelleyebilir hale gelmekle birlikte, sağladığı internet trafiği üzerindeki gezilen web sitelerinin içeriği, mesajlaşmalar, e-posta içerikleri, internet üzerinden yapılan telefon görüşmeleri dahil her bir veri paketini inceleyebilmekte, okuyabilmekte, analiz edebilmekte ve hatta bunlara müdahale edebilmektedir.


6. Ağ Tarafsızlığının İlişkili Olduğu Temel Hak ve Özgürlükler

Esasen, internet teknolojisinin birey yaşamında gündelik ve temel ihtiyaçların karşılanması noktasında dahi vazgeçilmez ve alışılmış pratiklerle yer edinmiş olması nedeniyle internet erişiminin bizatihi kendisinin ve buna ilişkin ilkelerin ortaya konulduğu ağ tarafsızlığı prensiplerinin temel hak ve hürriyetler ile kesişmesi kaçınılmazdır. Keza ağ tarafsızlığına ilişkin tartışmalar AİHS düzleminde birden fazla hakkı ilgilendirmektedir.


Ağ tarafsızlığı tartışmalarının önemi ise esasen internetin en önemli özelliği olan son kullanıcılara ve içerik sağlayıcılara, yasal çerçeve içerisinde, özgür bir alan sağlıyor olmasından kaynaklanmaktadır. Nitekim bu özgür alanın kaybedilmesi halinde internetin büyük bir dönüşüm geçireceği gerçeği karşımıza çıkmaktadır. Bu bağlamda ağ tarafsızlığı düzenlemelerinin amacı, internet kullanıcılarına istedikleri bilgiye ve içeriğe ulaşma, istedikleri bilgi ve içeriği yayma ve istedikleri uygulama ve servisleri kullanmalarına ilişkin özgürlük alanı sağlamak olarak ortaya. çıkar. Nitekim bilgiye ulaşma ve bilgiyi yayma hakları ifade özgürlüğü hakkı çerçevesinde korunmaktadır. (Yalçın,2019)


Nitekim DPI teknolojisinin gözetimi altında olan son kullanıcının internet üzerindeki her hareketinin izlendiği düşüncesiyle davranışlarını kısıtlaması ve kendine otosansür uygulaması nedeniyle kullanıcılarının internet üzerindeki hareketlerini kısıtlamasının söz konusu kullanıcıların ifade özgürlüğü haklarına müdahale teşkil edeceği söylenebilmektedir.

Yine söz konusu DPI teknolojisinin son kullanıcının mahremiyetini tamamen ortadan kaldıracak nitelikte son kullanıcının internet geçmişi, mailler veya internet üzerinden yapılan konuşmalar gibi içerikleri görüntülemesine olanak sağlamakta olduğundan, ağ tarafsızlığı prensiplerine aykırılık teşkil eden DPI uygulamalarının internet kullanıcılarının özel yaşamın korunması haklarının ihlal edildiğini söylemek mümkündür.

Diğer yandan, söz konusu DPI teknolojilerinin yarattığı gözetim endişesi nedeniyle otosansüre maruz kalan son kullanıcının belirli iletişim yöntemlerini veya belirli içeriklere ulaşmasının ağ üzerinden sınırlandırmasının son kullanıcıların dış dünya ile olan ilişkisine müdahale teşkil edeceğinden diğer bireylerle ve dış dünyayla ilişki kurma ve bu ilişkiyi geliştirme hakkını da ihtiva eden bireyin kişiliğini oluşturma hakkının da ihlal edildiğinden bahsetmek mümkün olacaktır.

Zira yalnızca kişisel verilerin işlendiği ihtimalinin bilinmesi dahi son kullanıcıların kişisel davranışlarını kısıtlayabilecek etkiye sahiptir. İnternetin kişilerin hayatında kapladığı alan düşünüldüğünde, internet üzerinden yürütülen faaliyetlerin kişisel özerklik ile kişiliği oluşturma ve geliştirme hakkı açısından önemi ortadır. Son kullanıcıların paylaştıkları içeriklerin yalnızca kendi seçtikleri kişiler tarafından ulaşılabilir olduğunu düşündükleri haller ile bu paylaşımlarının ve kişisel verilerinin kaydedildiğini düşündükleri hallerdeki davranışları farklılık gösterecek ve dolayısıyla kişisel özerklikleri bundan etkilenecektir. (Yalçın,2019)

Bireyin kişiliğini oluşturma hakkının ihlali durumuna sebebiyet veren bir başka ağ tarafsızlığı ihlali ise sansür olarak karşımıza çıkmaktadır.

AİHM’in yerleşik içtihadı çerçevesinde, bireylerin cinsel yaşamları ve cinsel yönelimleri madde 8 korumasından yararlanmaktadır. Bu kapsamda, internetin son kullanıcılara sağladığı anonimlik çerçevesinde, internet ve pornografik içerikler bireylerin cinsel hayatında giderek daha önemli yere sahip hale gelmiştir. Dolayısıyla pornografik içeriklerin tüketilmesi de bireylerin özel yaşamları ile sıkı sıkıya ilişkili olup bu çerçevede internet servis sağlayıcıların pornografik içeriklere yönelik filtrelemeleri özel yaşama saygı hakkına müdahale oluşturmaktadır. İnternet servis sağlayıcıların, ağ yönetimine ilişkin uygulamalarının, hukuk dışı içerikleri engellemenin yanı sıra yasal olan pornografik içerikleri de kategorik olarak engellemeleri, AİHM içtihatları çerçevesinde, son kullanıcıların cinsel kimliklerini oluşturma hakkına etki edecek ve dolayısıyla özel yaşamlarına müdahale teşkil edecek edecektir. (Yalçın, 2019)

Tartışmanın öte yanında ise son kullanıcıların ifade özgürlüğü hakkı ve özel yaşamın korunması hakkı doğrultusunda devletin pozitif yükümlülüklerinin mevcut olduğu ve internet servis sağlayıcılarına müdahalede bulunabileceği düşünüldüğü takdirde, bu müdahalenin internet servis sağlayıcıların mülkiyet hakkına müdahale teşkil edeceği hususu gündeme gelmektedir. Bu halde ise son kullanıcının hak ve hürriyetleri ile karşı karşıya gelmekte olan internet servis sağlayıcının hakları arasında makul ve ölçülü bir denge gözetilerek ağ tarafsızlığı kurallarının ortaya konulması gerekliliği tartışmasızdır.


7. Sonuç

Gelişimini katılımcılarının özgürce hareket etmesi prensibine borçlu olan internet teknolojisi her ne kadar son kullanıcıların aktif katılımı ile trendlerini belirleyen kimliğini korumaktaysa da, ne son kullanıcılar tarafından ne de içerik sağlayıcılar tarafından; devletler ve internet servis sağlayıcıların internet ağına etki edebildiği ölçüde özgür ve eşit bir şekilde biçimlendirilmemektedir.

Bilakis gündelik hayatımızda görebiliriz ki, internet, kullanıcılar, devletler ve şirketler arasında bir ‘iktidar’ alanına dönüşmüş durumdadır. Herkes, tüm taraflar, bu popüler, eşitlikçi ve demokratik zeminler kurma potansiyeli olan İnternet alanını, kendi beklentileri ve çıkarları doğrultusunda şekillendirmeye çalışmaktadır. (Hatipoğlu Aydın, Ceyhan, Aydın, 2013) Dolayısıyla ABD’deki ağ tarafsızlığı tartışmalarının sonucu yalnız ABD’yi değil tüm dünyayı etkileyecek niteliktedir.

Ağ tarafsızlığının ortadan kalkmasıyla, internet altyapısının mülkiyet ilişkilerindeki değişim İSS’lerin gücünü artırabilecek, İSS’lerle içerik şirketlerinin dikey entegrasyonu, kullanıcıların interneti belirli sınırlar içinde kullanmaya zorlanması ve internet hizmetlerine erişimin denetlenmesi ile sonuçlanabilecektir. Ağ tarafsızlığına ilişkin sorunun sadece günümüz internet kullanımının yayın olduğu sosyal medya kullanımı, film izleme, müzik dinleme, dosya paylaşımı vb ile ilgili olmaması nesnelerin internetiyle beraber gündelik yaşam daha çok internete gömülecek ve internet altyapısındaki mülkiyet ilişkileri daha yaşamsal olacağı hususu da göz önünde bulundurulduğunda internet/ şebeke üzerinde tekelleşmenin gündelik yaşamı çok daha derinden etkileyeceği ve ağ tarafsızlığı tartışmasının bu yönüyle hayati olduğu şüphesizdir.

KAYNAKÇA

Anonim, “Türk Tipi Engel”, https://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/turk-tipi-engel-30306138, Erişim Tarihi: Mayıs, 2021

Anonim, “Phorm’a Neden Karşı Çıkmalıyız?”, http://yarimada.gen.tr/?p=195 , Erişim Tarihi: Mayıs,2021

BTK (Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu) (2011). Şebeke Tarafsızlığı (Net Neutrality), Ankara

CASTELLS, Manuel (1996), Enformasyon Çağı: Ekomomİ, Toplum ve Kültür, Birinci Cilt, Ağ Toplumunun Yükselişi, (Çev. Ebru Kılıç, 2008), İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları

HATİPOĞLU AYDIN & CEYHAN & AYDIN (2013), Duygu, Çağdaş, Mustafa Berkay, “İfade Özgürlüğü Açısından Ağ Tarafsızlığı Kavramı ve Türkiye’deki Hukuki Düzenlemeler ve Pratik Uygulamaları”, Mülkiye Dergisi, Ankara, 37 (3)

ozgurozturknet adlı kullanıcı, “Ooo Sansür Alırım Bir Dal”, https://medium.com/@aytimenicir/ooo-sans%C3%BCr-al%C4%B1r%C4%B1m-bir-dal-6c0b8f12163b>, Erişim Tarihi: Mayıs,2021

TAR, Yıldız, “İnternet Sansürü En Çok LGBT’leri Etkiliyor”, https://kaosgl.org/haber/lsquointernet-sansuru-en-cok-lgbtrsquoleri-etkiliyorrsquo, Erişim Tarihi: Mayıs. 2021

YALÇIN, Berfu (2019), Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Kapsamında Ağ Tarafsızlığı Tartışması, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Hukuku Anabilim Dalı, İstanbul, 2019



[1] Yeni iletişim sistemi, uzamı ve zamanı, insan hayatının temel boyutlarını kökten bir dönüşüme uğratır. Yerellikler, kültürel, tarihsel, coğrafi anlamlarından kopar, işlevsel ağlar ya da imaj kolajları olarak yeniden birleşirler; böylece mekânların uzamının yerini bir akışlar uzamı alır. Geçmiş, şimdi ve gelecek, aynı mesaj içinde birbirleriyle etkileşim içinde olabilecek şekilde programlandığında zaman silinir. Akışların uzamı ve zamansız zaman tarihsel olarak aktarılmış temsil sistemlerinin çeşitliliğini kapsayan ve aşan yeni bir kültürün maddi temellerini oluşturur: Kurgunun, kurmaya duyulan inanç olduğu gerçek sanallık kültürü. (Castells,1996)


[2] Anonim, “Türk Tipi Engel”, https://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/turk-tipi-engel-30306138, Erişim Tarihi: Mayıs, 2021

[3] Anonim, “Phorm’a Neden Karşı Çıkmalıyız?”, http://yarimada.gen.tr/?p=195 , Erişim Tarihi: Mayıs,2021

[4] ozgurozturknet adlı kullanıcı, “Ooo Sansür Alırım Bir Dal”, https://medium.com/@aytimenicir/ooo-sans%C3%BCr-al%C4%B1r%C4%B1m-bir-dal-6c0b8f12163b>, Erişim Tarihi: Mayıs,2021

[5] Yıldız Tar, “İnternet Sansürü En Çok LGBT’leri Etkiliyor”, https://kaosgl.org/haber/lsquointernet-sansuru-en-cok-lgbtrsquoleri-etkiliyorrsquo, Erişim Tarihi: Mayıs. 2021

[6] ozgurozturknet adlı kullanıcı, “Ooo Sansür Alırım Bir Dal”, https://medium.com/@aytimenicir/ooo-sans%C3%BCr-al%C4%B1r%C4%B1m-bir-dal-6c0b8f12163b>, Erişim Tarihi: Mayıs,2021

Comments


KVKK AYDINLATMA METNİ

© Copyright 2023 Yurt Partners+

ÇEREZ POLİTİKASI

  • LinkedIn
  • Twitter

İşbu internet sitesi, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'na ve Türkiye Barolar Birliği Meslek Kuralları'na uygun olarak bilgilendirme amacıyla dizyan edilmiştir.  İçerikler avukatlık hizmeti olarak değerlendirilemeyeceği gibi, bilgilendirme dışında bir amacı bulunmamaktadır. 

 

İnternet sitesindeki tüm içeriklerin telif hakkı yazarına aittir. Yazarın izni olmadan, içeriklerin çoğaltılması, kopyalanması, değiştirilmesi, tamamen alıntılanması yasaktır. İnternet ortamında dofollow link vermek suretiyle kaynak gösterilip kısmi alıntı yapılabilir. 

© 2035 by Knoll & Walters LLP. Powered and secured by Wix

bottom of page